Bugün çok ilginç bi gündü. Neden bilmiyorum ama çok ilginçti. Önce sabah kalktığımda(sabah dediğim de öğlen 1 falan) elime bıçağı aldım ve az daha çok malca bi şekilde kendimi yaralıyodum. Sonra montum yerine bornozu giyip çıkacaktım dışarı. Neyse sağ salim ulaştım okula. 11'deki derse hoca nasılsa ilk hafta girmez diye gitmedim ve ben yokken hoca ders işlemiş. Haftaya gelmeyecekmiş ama, iyi mi? Bir sonraki derse girmek için gitmiştim okula onda da millet tüydüğü için hoca ders işlemedi. Ben de okulda yeni yerler keşfetmeye falan çalıştım.
Bunları da niye anlattım bilmiyorum. İlginç bi gün işte dediğim gibi.
Bu arada kendime okunacak kitaplar ve izlenecek filmlerin listesini hazırladım. Her biri 100 kitap ve filmden oluşuyo bakalım ne zaman bitiririm. Nitekim bahaneyle deli gibi film izliyorum, keşke yurdun interneti de hızlı ve düşmeye meyilli olmayaydı da doya doya, keyif ala ala izleyebilsem...
Bi de kısa süreli(yaklaşık 1 gün) bi çalışma maceram oldu. Ancak hiç de beklediğim gibi olmadığı için girdiğim gibi çıktım işimden. Hem anlaştığımız pozisyonun dışında da işler verdiler hem de bütün gün ayakta ve koşturuyo olmak kartondan bedenimi mahvetti. Haftanın her günü bu eziyeti çekebilmem mümkün değildi. Maaşı falan çok güzeldi ama bununla birlikte parayı harcamaya zaman bulamayacaktım. Çulsuzluk daha cazip geliyo şimdilik.
Hayatında hiç çalışmamış biri olarak direk hard level'dan başlamam iyi olmadı bencesi. Ya da yetenek özürlü bi denyoyum belki de. Kim bilir...
Tıp benim için de bi çare bulacaktır mutlaka...
28 Şubat 2013 Perşembe
Fikirler ve değerleri hakkında metodik bir yazı. Ya da onun gibi bir şey..
Geçen gün Karşı Kaldırımdaki ile geçen muhabbetimizin kısacık bi bölümünde 'fikirlerin değerleri' konseptli ufak bi tartışma yaşadık. Birçoğunuzun da arkadaşıma katılacağına eminim ki onun düşüncesi her fikrin değerli olduğu yönündeydi. Maalesef ben buna katılmıyorum. Benim için her fikir değerli değildir ve her fikir saygıyı haketmez. Teknolojiyle birlikte artık çağımızdaki bilgi kirliliği ve bunun getirisi olarak "Beyni yok fikri var"(özet olarak) akımı kaçınılmaz oldu. Her insanın kendine has veya çalıntı fikirleri var ama hepsinin doğruluğu veya insancıl olma kapasitesi meçhul. Kendi fikirlerimiz hatta bizi boşver tarihteki önemli insanların bile fikirlerinin değişime uğraması üzerine örnekler çok. Descartes'ın dediği gibi düşüncelerimiz doğduğumuzdan itibaren özellikle çocukluk evresinde aile ve öğretmenlerimizden korkunç şekilde etkilenir. Saf, kayda değer ve saygı duyulabilinecek fikirlere ulaşmak için yine ben de Descartes gibi bi metot geliştirmeye karar verdim.
-Öncelikle belli bir yaş seviyesine ve olgunluğa ulaşılmış olması gerekli. Herkesin düşüncesini söylemesi için 18'ini geçmesi gerekmiyor elbette ancak gençlik dönemi en kolay etkilenmeye müsait dönemlerden biri ve fikirler kolaylıkla şekil değiştirebiliyor. Maalesef ki ben de bu gruba dahilim.
-Fikri ortaya atan kişinin kaynakları sağlam olması gerekir. Fallar veya takvim yazısı kılıklı kaynaklar, hatta tek başına kutsal kitaplar benim için sağlam kaynak değildir. (Kutsal kitapları katma sebebimi belki başka bir yazıda uzun uzadıya açıklarım. İnançlı kişilerin bunu hakaret olarak algılamasını istemem ki amacım da bu değildir.) Medyayı da sağlam kaynak kategorisine katmakta kararsızım açıkçası.
-Belli bir yaş seviyesiyle birlikte eğitim seviyesi de önemli. Bunu da uzun uzadıya açıklamaya gerek yok sanırım. Ancak şunu da dipnot geçeyim ki her okumuş(!) insanın fikirleri değerli veya ilkokul mezunu bile olmayan kişilerin fikirleri değersiz gibi bi sonuç da çıkmasın. Farklı görüşlerle tanışabilmiş ve tartışabilme fırsatını bulan insanlar her daim daha öndedir.
-Karşımdakinin fikirlerini adamdan saymak için illa benimle aynı fikirde olması gerekli değildir. Hatta tamamen zıt biri de olabilir. Eğer ki ne dediğinin farkında olan biriyse gayet zevkli bi tartışma ortamı da oluşabilir.
-En önemli kriterlerden biri de kesinlikle bi canlıya zarar verme üzerine olmamalıdır. Örneğin sokak hayvanlarının iyiliği için onları zehirleme fikri benim için değersizdir. Veya erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu savunan fikirler vb.
Şimdilik bi kadar yeter herhalde. Aklıma estikçe ekleme yaparım.
-Öncelikle belli bir yaş seviyesine ve olgunluğa ulaşılmış olması gerekli. Herkesin düşüncesini söylemesi için 18'ini geçmesi gerekmiyor elbette ancak gençlik dönemi en kolay etkilenmeye müsait dönemlerden biri ve fikirler kolaylıkla şekil değiştirebiliyor. Maalesef ki ben de bu gruba dahilim.
-Fikri ortaya atan kişinin kaynakları sağlam olması gerekir. Fallar veya takvim yazısı kılıklı kaynaklar, hatta tek başına kutsal kitaplar benim için sağlam kaynak değildir. (Kutsal kitapları katma sebebimi belki başka bir yazıda uzun uzadıya açıklarım. İnançlı kişilerin bunu hakaret olarak algılamasını istemem ki amacım da bu değildir.) Medyayı da sağlam kaynak kategorisine katmakta kararsızım açıkçası.
-Belli bir yaş seviyesiyle birlikte eğitim seviyesi de önemli. Bunu da uzun uzadıya açıklamaya gerek yok sanırım. Ancak şunu da dipnot geçeyim ki her okumuş(!) insanın fikirleri değerli veya ilkokul mezunu bile olmayan kişilerin fikirleri değersiz gibi bi sonuç da çıkmasın. Farklı görüşlerle tanışabilmiş ve tartışabilme fırsatını bulan insanlar her daim daha öndedir.
-Karşımdakinin fikirlerini adamdan saymak için illa benimle aynı fikirde olması gerekli değildir. Hatta tamamen zıt biri de olabilir. Eğer ki ne dediğinin farkında olan biriyse gayet zevkli bi tartışma ortamı da oluşabilir.
-En önemli kriterlerden biri de kesinlikle bi canlıya zarar verme üzerine olmamalıdır. Örneğin sokak hayvanlarının iyiliği için onları zehirleme fikri benim için değersizdir. Veya erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu savunan fikirler vb.
Şimdilik bi kadar yeter herhalde. Aklıma estikçe ekleme yaparım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)