Canım sıkılıyoaoaoao... Şeklinde Fıratvari bi girişten sonra.. Diyecek hiç bir şey yok aslında.
Canım sıkılıyo.
Durduk yere bunalımlara giriyorum etrafımdakilere çatıyorum.
Sonra onlar bana çatıyo.
Sonra elele verip dünyayı kurtarıyöz. Şaka şaka ele geçiriyoruz.
Yegeseye giricez adam gibi ders çalışamıyorum.
Hocalarım benden şikayetçi. Cam falan kırmadım ama litfen.
Sınavlarım kötümsü geçiyo.... -Okul ortalaması önemli napalım.-
Sonracıma internetim yok haftasonu ödev yapıcam diye açtırdım. -Harbici yapıyorum ama-
Bi de günlük tutmaya başladım. 2 sayfadan fazla yazamadım onu bile yapamıyorum adam gibi. Peeh..
Deprem haberleri canımızı yeterince sıkıyor iken Japon doktorun ölüm haberini okuyunca oturdum ağladım böyle hüngür hüngür. O kadar üzüldüm, o kadar utandım.. Neyse ondan bahsedip yazının can sıkıcılığını artırmayayım.
İyi haber de var tabi ki Tolstoy'un Diriliş kitabını 5 kağıda aldım resmen çok mutluyum lan. -500 küsür sayfa, boru değil gülüm-
Nodame Cantabile izledim ve size kocaman ~mukyaaa~ diyorum. En kısa zamanda keman ve piano dersleri almayı planlıyorum. Uzunca bi süre de planlama aşamasında kalabilir de tabi.
Bi de ben bi olayı yazacaktım ama çok da önemli değil gerçi. Zaten kayda değer şeyler kaydetmiyorum ki bloga. Atıştırmalık yazıcıklar.
Thrown to the Sun dinleyin, dinlettirin. kalp.
Hıı bi de "Ölmeden önce yapacaklarım" listesi yapma akımına ben de katıldım azıcık geç de olsa. 20. maddede tıkandım ama fikir istiyorum *-*
Şimdilik bu kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder