Sayfalar

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Здравей!

We're all living in Bulgariaa,
 Bulgariaa is wunderbaaar...
Öbürsü gün Bg yolcusuyuz işalla, kaza maza yapmazsak ne bileyim kafamıza uçak falan düşmezse gidiyoruz. Valla ayarlayana kadar herkesin canı çıktı, Fransa'ya gitsek daha az yorulurduk yeminle. Umarım bi şeye benziyodur oralar .__.

Bir de Galileo Galilei'den güzel bi şarkı gönderdim mii~


15 Ağustos 2011 Pazartesi

Çalışmaktan çekilen çile yüzünden erme durumu

Benim çok sevgili ailem resmen oturup kara kara düşünmüş biz bu kızın sinirlerini nasıl bozarız diye kafa yormuşlar. Buldukları çözüm ise harika: Beni yükseltme sınavlarına sokmak ve bu yüzden de sürekli "çalıış, çalııışş köpeeeaak" diye başımın etini yemek. Haa bi de şöyle bir şey var ki 3 saat kafanı kitaptan kaldırmazsın kimse görmez, kafanı kaldırıp şöyle çevreye bi göz atayım dersin de annenin delici bakışlarına maruz kalırsın; çalışmıyor olursun <3 Ne acıklı değil mi? O 3 saat yetti bana zaten çalışıyorum diyip kitap falan okuyorum artık. Nasılsa kafam matematiğe basmıyo. Sayısalım berbat olduğundan moralim çökmüş durumda. Edebiyattan da sınava girmeye karar verdim hoca yüzünden-gerçekten hoca yüzünden- 4 geldiği için. Ondan da emin olduğum için çalışmama gerek yok.
Tabi yine bizimkilere yetmez ve kalktığın anda "Bundan adam olmaz bilgisayardan başka bok bilmiyor" olursun. Hatta dün ciddi ciddi düşündüler benden ilerde ne olur diye. 2 yıllık üniversite zor kazanırmışım böyle çalışmayla, sanayiye verseler cılız bir şeymişim alan olmazmış, ev hanımı da olmazmış benden bütün gün uyuyormuşum, kocaya vermek için daha küçükmüşüm.. -şaka şaka koca lafı çıkmadı en azından- Özellikle onlar dün fena patlayınca ben de patladım başladım hüngür şakırt ağlamaya "anlamıyorum çalışsam da napayım yaa" diye. -fırk- Bunlarda bi telaş bi telaş bu salak kız sınavı nasıl kazanacak diye.
Zaten çok duygusal bi yapım var özellikle şu ara ota boka ağlıyorum, bi de her fırsatta sıkıştırılınca sümüklü sümüklü dolanıyorum etrafta. Şu ergenlik bitse, bi de İstanbul'da bi üni tuttursam ne süper olur haa.. Farkında olmadan beni emo olmaya doğru itiyorlar en kısa zamanda biri uyarmalı bence. Kafa boşaltmak için de gta oynuyorum yoldaki adamlar bana dövüp parasını almalık eşyalar olarak gözükmeye başladı bunu da ekleseler süper olur.
Ya biri şu sınavları yok etsin ya da ben seri katilliğe doğru adım adım ilerleyeyim.. Seçim sizin, hah!

9 Ağustos 2011 Salı

Bir sevginin başlayıp saliseler içinde kaybolduğu an!

Şimdi ben aşırı derecede hayvansever bi insanım. Öyle böyle değil, kedilere bayılırım, yılanlara taparım falan. Koyun karşıma bi yavru kedi gebertene kadar severim *-* Elimde ölmedi tabi hiçbiri, henüz eheh.
Ama asla ve asla sevemeyeceğim tek hayvan var; SİNEK! Düşmanımı severim bunları sevmem o derece. Hayır niye yaratılmış ki bunlar? Dünyanın en gereksiz varlıkları resmen.. Tozlanmayı sağlıyomuş bilmemneymiş geçin bunları.. Çiçeğe konduklarını ne zaman gördünüz ki bize konmaktan zamanları kalmıyo garibanların(!)
Bu sene de inadına mıdır nedir her yer karasinek.. Sadece bizim ev olsa neyse markete git sinek, misafirliğe git sinek, tuvalete git sinek.. Bilim bu konuda artık bir şeyler yapmalı diye düşünüyorum. Gerçi ıslak mendil paketinden tek ıslak mendil çıkartacak teknoloji bile yokken bunu nasıl yapsınlar. Uzaya ilk giden canlılar da bu sineklermiş zaten..
2 saattir bi tanesi elime ağzıma konup duruyo şu yazı bitsin göstericem sana olum!

5 Ağustos 2011 Cuma

Mutluluktan teke misali seke seke ilerlemek~

*enbaşasarmaefekti*
Çok yakın olduğum bi arkadaşımın doğumgünü çok yaklaştığı için-aslında eylülde de bana göre yakın- çıkmak için onu ikna ettim ve hediye bakmak için düştük yollara.. Terden yüzölçümü yüksek olan bölgelerimizde resmen havuz oluştuğu için daha serin yerlere koştuk ve kitap fuarını görünce atladık hemen. Ne zamandır yakınıyorum Emile Zola-Nana'yı bulamıyorum diye, yine pek umudum yoktu ama bulamazsam başka kitap alırım diye girdik. Vampir ve diyet kitaplarını büyük uğraşlar vererek geçtim ve dünya edebiyatı kitaplarının bulunduğu kısma ulaştım. Bayağı aradım yine belki kıyıda köşede kalmıştır falan diye ama cık yok hiç bi yerde.. Tam umudumu kaybetmek üzereydim ki beynimin beni dürtüp istemsiz olarak "Nerdesin be kadın!" diye bağırtması üzerine görevli beyfendi koşup imdadıma geldi ve derdimi dinledi sağolsun. Ve yine sağolsun ki 2 saattir baktığım yerden şak diye kitabı çıkarıp önüme koydu. Hiç bozuntuya vermeden biraz daha bakınıp Faust'u görünce kaptığım gibi aldım. Faust da çok arayıp bulamadığım kitaplardandı, ben de edebiyat öğretmenimden rica etmiştim vermişti kitabını okumam için. Arşivimde bulunsun diye aldım işte ben de.. Bi de giderken arkadaşıma Oktay Usta'nın kitabını gösterip "Ehehe baksana ramazanda bu kitap süper gider he" şakasını yaparken duyunca görevli beyfendi "hediyem" diye tuttu poşetime koydu kitabı, çok verimli bi gün oldu gerçekten... Ulan hıyar insan gider Kumarbaz'ı falan koyar başka kitap mı kalmadı yaa! Neyse ben de kitaplarımı kapıp bilmemne vampir serisinin bilmemkaçıncı kitabını soran arkadaşımı yüklenip oradan uzaklaştım derhal..
Filmci'ye uğrayıp bana doğumgünü hediyesi niyetine İncir Reçeli ve Aşk Tesadüfleri Sever filmlerini de beleşe getirerek aldık~ Tamam daha düzgün şeyler de alabilirdim ama o an nedense aklıma bunları istemek geldi; herkes ağladım falan diyo ya hani, merak işte naparsın.
Kitabım şu an masamın üstünde mutlu mutlu uyuyor~ Birazdan okumaya başlayacağım *-* Caanıım enginaar~
*arkayamutlusonmüziği*
Anlık hevesle yazılmış gereksiz bir yazıdır, dikkate almayınız.-başta mı söylemem lazımdı ki?-

4 Ağustos 2011 Perşembe

Çok şekerler değil mi? Sizinki hangisi? -gula wrath ve sloth arasında kararsızım ehe- 

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Tatil zımbırtıları -23423445- ve diğer saçmalıklar

Başlıklara şööyle bi baktım da film serisi gibi olmuş yahu, kendimi çok önemli şeyler yazıyor gibi hissettim nedense. *öhöm höhöm*
Tatilimizi yaptık geldik falan şimdi gittiğimiz yeri uzuun uzuun anlatıp da kimseyi kaçırmanın alemi yok zaten otelin fazlasından çok eksiği vardı ki tek farkı su fışkırtan mantarıydı. Gitmeden önce sızlanıp duruyordum çevremdekilere "Ya Didim'e gitmiştik zaten daha önce başka yer olamaz mıydı sanki ühühü ayağım da yara olmuştu bak izi hala duruyoo.." onlar da Didim'in başka yerini görürsün işte fena mı diye avutmuşlardı ulan bi gittik önceki gittiğimiz otelin hemen yanındaki otel!! Daha da kötüsü öbür ayağımı da yara ettim!! Acıyo lan ühühü.. Neyse güzeldi gene bi ton karardık, yüzdük, hatta talibim çıktı falan.. Üzülsem mi sevinsem mii... :D
Sızlanmak istediğim bi konu daha var; yabancılar çok azdı. Geçen sene de tam tersi gittiğimiz yerde Alman akını vardı resmen ve ordaki Türkler de Almanca konuşuyordu çok Türk kalmıştık orda, bi türlü Türk-yabancı seviyesini normal düzeye indiremedik. Burda da birkaç tane Rus vardı ki hemen ayırt ediliyorlardı açık tenleri ve Türk erkeklerinin pek hazetmediği slip mayolarıyla~ Bi de Arap çift vardı onları ayırt etmek için slip mayoya gerek yok zaten.
Bi noktaya daha parmak basmak istiyorum, kıldan tüyden mevzulara girmiyim diyordum ama, bizim milletimizin kaderi midir nedir erkeklerin %90'ı göbek ve kıldan oluşuyor. Hani sadece göğsünde olsa karizmatik bile durabilir belki de neredeyse "Amca kazağını nerden aldın çok yakışmış ehehe" esprisi yapacaktık.
Göze çarpan başka bi durum da haşemalı teyzecikler. Haşemayla bi alıp veremediğim yok tam tersi günlük kıyafetleri yerine onlarla yüzsünler daha iyi. Ama daha azbuz bi renk bulamadınız mı be ya? Cort turuncular, patlıcan morları, yeşillilililer.. Bildiğin karpuzun kabuğu değil kendisi düşmüş denize arkadaşlarını da getirmiş. Dikkat çekmeyeyim erkekler mıçıma bakmasın derken sen havuz başındaki sarışın ablalardan daha çok dikkat çekiyosun be gülüm? Olmadı ama..
Bir de söylemeden geçemeyeceğim dj her kimdiyse zevksizin tekiydi. Ne kadar gerzeküstü şarkı varsa çaldı hıyar.
15 saatlik yoldan geldim yorgunum hala, yine yola çıkacağız sabah.. Ölüyoruuum.. diye bas bas ve tiz tiz bağırıyorum şuan!